Trabzon ve Trabzonspor Haberleri

Başkan Pehlevan

GÜNDEM

Bu kadim kenti Dünya'nın bu görüntülerle anması ilgilileri hiç rahatsız etmiyor mu!118 kilometrelik Trabzon sahilinin 104 kilometresi Kamu ve şahıslar tarafından tahrip ve işgal edildi. Bakanlıkların ve Trabzon Valiliği’nin uyarılarına rağmen tahribat ve işgaller kurumlar tarafından engellemeyi bırakın, hız kesmeden devam ediyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki,20 Mayıs 2024 tarihinde katıldığı bir canlı yayında; "Denizler Halkındır" projesini açıkladı. Özhaseki, yeni halk plajlarının açılacağını ve kaçak işletmeye izin verilmeyeceğini belirtti. Bakan Özhaseki, "Denizler Halkın projesiyle ne kadar kaçak varsa yıkılacak" dedi.

Daha ne söylenmesi yada ne yapılması gerekiyor. Sorumlular, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeli. Getirmeyenler hattında ilgili kanunların emirleri yerine getirilmelidir.

Yetkilendirilmiş muhalefet siz susun!

Yunanistan sahillerinde “HAVLU HAREKATI”,Trabzon Sahillerinde TALAN VE YAĞMA HAREKATI

Nisan 2022’de, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı "Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik” değişikliğini “Kıyıların korunmasına aykırı uygulamalara yol açabileceği, kıyıların daraltılması sonucunu doğurabileceği, bu durumun ise kıyılardan yararlanmada önceliğini kamuya veren Anayasanın 43. Maddesi (Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden) ve Kanun hükümleriyle bağdaşmayacağı açıktır” diyerek söz konusu değişikliği iptal etti.

Danıştay Dördüncü Dairenin 2022/3549 nolu kararı Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, Çevre, Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığınca 16/04/2022 tarih ve 31811 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulamasın dair Yönetmelikte Değişiklik yapılmasında Dair Yönetmelik’in Kanunla düzenlenmesi gereken alanları hukuka ve normlar hiyerarşisine aykırılık teşkil edecek şekilde düzenlenmesi, anayasa, uluslar arası anlaşmalar ve ilgili Kanunların amir hükümlerine aykırılık teşkil etmesi ve yargı kararlarına aykırı olması sebepleriyle, ilgili Yönetmelik’in öncelikle yürütmesinin durdurulmasını ve sonrasında iptali yönünde karar verilerek …. Arz ve talep ederiz.12/5/2022”

3621 sayılı Kanunun 1. Maddesi; Bu Kanun, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir.

Danıştay Altıncı Dairenin 2011/300 nolu kararı "rekreaktif alan” kavramı ile "rekreasyon alan” kavramının birbirinden farklı olduğu ve Rekreasyon Alanlarında belli koşullarda yapılaşmaya olanak sağlanırken rekreaktif alanlarda, yapılaşmaya olanak verilmediği görülmektedir.” Bu karar sahil şeridinin birinci 50 metresi imar planlarında rekreasyon alanı olarak değil rekreaktif alan olarak planlanması gerektiğini söylüyor. Bu karar Belediyenin sahil şeridinin birinci 50 metresini rekreasyon alanı olarak belirlenmiş alanların rekreaktif olarak yeniden düzenleyerek bütün halkın mağduriyetinin giderilmesi ve bir an önce gelecek nesillerin deniz ile buluşmasının önünün açmak için gerekli düzeltmelerin vakit geçirmeden yapılması gerekiyor.

Ülkemizde Anayasa, Kanunlar ve Mahkeme kararları ortada iken TALAN VE YAĞMA DEVAM EDERKEN, Yunanistan’da ise işletmelere KİRALANAN plajların vatandaşların ücretsiz kullanımına açılması için başlatılan “HAVLU HAREKATI”!...

Torağın insan yaşamındaki önemi daha ilk çağlardan beri anlaşılmış olup, arkeolojik araştırmalar toprağın ilk insanlar tarafından bitki yetiştirmek amacıyla kullanılmasının Milattan en az 8000 yıl önce başladığını göstermektedir. Toprak uzun süre herhangi bir ıslah işlemi ve madde ilavesi yapılmadan kullanılmıştır. İnsanların toprağa yaptığı ilk müdahale sulama, ikincisi gübrelemedir. İlk ıslah işlemi ise teraslamadır.

Yeryüzündeki kara parçaları, toplam yeryüzü alanının %29.2sini oluşturmaktadır. Dünyamız toprak bakımından çok fakir. Sınırlı olan topraklarımızı korumak ve verimli kullanmamız gerekmektedir.

En uygun koşullarda 1cm’lik toprak oluşumu için uygun şartlarda 100 ila 400 yıl geçmesi gerekirken, bu toprağın işlenebilir, verimli bir yapıya kavuşması için 3 bin ile 12 bin yıl geçmesi gerekmektedir. Bu bakımdan bunu kendi isteğimiz doğrultusunda arttırmak elimizde değildir. Fakat meydana gelmiş toprağı korumak elimizdedir.

Topraklar en önemli doğal kaynaklarımızdan yalnızca biri değil aynı zamanda ekosistemlerin en önemli taşıyıcı gücüdür.

İnsanlığın devamı için olmazsa olmaz olan toprak çeşitli vesilelerle deniz dolgu malzemesi olarak kullanılmaya devam ediyor.118 km olan Trabzon sahilimizin 104 km’lik kısmı ağırlıklı olarak tarım toprağı ile dolduruldu ve doldurulmaya devam ediyor. İnatla denizin gözünü toprakla doyurmaya çalışıyoruz. Sadece tarım toprağını kaybetmiyoruz, deniz canlılarının çoğalma ve yaşam alanlarını da yok ediyoruz. Sonrasında da balıkçı reyonlarında balık yerine kavun, karpuz satıyoruz!

Birçok kurum ve kuruluş erozyonla mücadele ederken Trabzon’da sanki 763.714 kişi birlik olduk, tarım toprağının kamyonlarla denize dökülmesini seyrediyoruz. Aslında denize dökülen toprak değil geleceğimiz.

Oluşumu yüzyıllar süren topraklarımızı acımasızca, vahşice geri dönüşümü imkânsız bir şekilde Karadeniz’in hırçın dalgalarında boğuyoruz, ilelebet yok ediyoruz. Oysa en iyimser hesaplarla dünyada potansiyel gıda üretimi 11 milyar civarında insanı besleyebilecektir. Bu rakamların yükselebilmesi için Dünyada besin üreten alanların ve 3 milyar ha’lık meraların sürdürülebilir şekilde kullanılması ve iyileştirilmesi gerekmektedir.

Tarım arazileri birer fabrikadır. Yüce yaratanın bizlere bahşettiği en değerli varlık topraklarımız insanlığın devamı için olmazsa olmaz olan gıda üretim alanlarıdır. Hayatın devamlılığı için gelecek nesillerin yaşam kaynağı olan gıda fabrikası topraklarımızı sonsuza kadar imha ediyoruz. Dünyada geleceğe yönelik göstergeler çok iç açıcı görünmemektedir. Ülke olarak gelecekte karşılayabileceğimiz sorunları öngörüp planlarımızı bu bağlamda yapmalıyız. Gerekli önlemler çok vakit kaybetmeden almazsak Ülkemizin de bu sorunla karşı karşıya kalması kaçınılmaz olacaktır.

Gelecek nesillere yapacağımız en büyük kötülük gıda üretim fabrikalarında yükselen beton yığınları ve sonsuza dek imha edilen topraklarımız. Bizim buna hakkımız yok. Emanete hıyanet olmaz; bizlere nasıl bırakılmışsa bizlerde gelecek nesillere daha iyi şartlarda bırakmalıyız.

Bu minvalde tarım toprağını yaşatmak için planlar üzerinde çalışmalar yapmalıyız, imkânlarımızı zorlamalıyız. Çünkü toprak ana yoksa bizde yokuz. Yapılması gerekenler hiçte zor değil. Günü değil geleceği kurtarma yönünde planlar yapmak. Bu planları yapmak kurum ve kuruluşlara ilave çok aşırı maliyet getirmez.

Yapılması gereken çok basit; bir plan dâhilinde kazılardan çıkan tarıma elverişli toprağı denize değil de tarımsal üretim yapılamasına uygun olmayan atıl durumda olan arazilere ıslah projeleri hazırlayarak tarıma elverişli hale getirilmesi için nakletmek ve bu arazileri üretim yapılabilecek hale getirmek. Belki bizim değil ama gelecek nesillerin bu tarımsal üretim alanlarına çok ama çok ihtiyacı olacak.

İnsanların yaşaması ve refahı toprağa bağlı olduğuna göre, toprağın bugünkü sahipleri onları ileriki nesillere aynen teslim etmekle görevlidirler. Bunun için toprağın geçici sahipleri verimliliğin devamlılığını sağlamak ve erozyonla taşınmasına engel olmak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Bu ulusal bir görevdir.

Toprağın önemini başlıca; Tarımsal, Endüstriyel, Ekonomik ve Ulusal olmak üzere yaşam için dört önemli fonksiyonu bulunmaktadır.

İnsanlar dünya üzerinde yaşadıkları sürece doğrudan ya da dolaylı olarak toprağa ihtiyacı vardır. Yiyecek, giyecek ve yakacaklar ile içinde oturulacak barınakların kurulmasında kullanılan birçok malzeme topraklardan elde edilmektedir. Yaşamın devamı için tahıllar ve benzeri ürünler, meyveler ve sebzeler toprakta yetişmektedir. Ayrıca Giyim eşyalarının yapılmasında kullanılan lifli materyaller toprakta yetişen ürünlerden elde edilmektedir.

Dünyamızın ve ülkemizin tarımsal üretimin artırılmasına çok daha fazla ihtiyacı olduğu bu dönemde, Ülkemizdeki tarım alanları ve meraların reva görüldüğü muamele mutlu azınlığı da mutlu etmemeli! Küresel ısınmadan dolayı artan Dünya nüfusunu beslemek için en küçük toprak parçasına ihtiyacımızın olacağının ilgililer tarafından çok yönlü olarak irdelenmesi, gelecek nesillere yaşam alanları bırakmamız için bizlerin çok büyük sorumluluğu var.

Kendi hırsımız yüzünden çocuklarımızın geleceği ile oynamaya hakkımız yok.

Biz çok üzülüyoruz, ya siz!

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.