Siyasi iktidar bu hukuksuzluğa derhal son vermeli, seçim kararı alarak sandığı halkın önüne koymalıdır”
Eğer, hak haksızlıktan yüce,
Sevgi nefretten üstün,
Aydınlık karanlıktan güçlüyse
Çaresi yok usta biz kazanacağız diyor.
Evet biz kazanacağız, 85 milyon insanımız kazanacak. Çünkü biz halkız ve haklıyız.
Peki ne istiyoruz?
85 milyon insanımız için iş, aş, güvenceli bir gelecek, insan onuruna yaraşır bir yaşam, emekten yana bir düzen. Eşit, özgür, kardeşçe ve barış içinde yaşayabileceğimiz laik, demokratik bir toplum.
O nedenle asla karamsarlığa kapılmayalım, umutsuzluğa düşmeyelim. Mutlaka ama mutlaka başaracağız.
Ülkemiz bir günde bu noktaya gelmedi. İçinde bulunduğumuz bu ağır tablo 23 yıllık AKP iktidarının ürünüdür.
Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmelerini yaptılar, satılmadık KİT ve fabrika bırakmadılar. Doğamızı ve yer altı kaynaklarımızı sermayenin talanına açtılar. Eğitim, sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetleri hak olmaktan çıkarıp ticarileştirdiler. Artık parası olanın parası olduğu kadar nitelikli eğitim ve sağlık hakkından yararlanabildiği bir hale geldik.
Köylerimizi boşalttılar. Tarımda kendi ihtiyaçlarını karşılayan bir ülke olmaktan çıktık. Dışarıdan temel gıda maddeleri ithal eder geldik. Üreticimiz ürettiğinin karşılığını hak ettiğince alamıyor. İşsizlik toplumun kronik yarası haline geldi. Eğitimli, genç işsizliği aldı başını yürüdü, gençler çareyi yurtdışında arıyorlar. İşsizlik, eşitsizlik, sömürü, yoksulluk, açlık, sefalet, adaletsizlik kol geziyor.
Siyasi iktidar, uyguladığı politikalar ile halkın sırtında kambur haline gelmiş, milleti “ artık yeter” noktasına bizzat kendisi taşımıştır.
Baskı ile zorla rıza üretilemez! Toplumsal meşruiyetin kaynağı hukuk, halk iradesi ve demokrasidir. Belediyelere kayyım atayarak, seçilmişleri, gazetecileri, sendikacıları tutuklayarak varılan nokta çıkmaz sokaktır.
Son olarak İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve ilçe belediye başkanların gözaltına alınması bardağı taşıran son damla olmuştur. Ortada halk iradesine yönelik apaçık bir darbe bulunmaktadır.
Türkiye halkının bu hukuksuzluğu sineye çekmesi mümkün değildir. Mesele İmamoğlu’nun şahsi meselesi olmaktançoktan çıkmış, halkımız tarafın bir memleket, gelecek meselesi olarak kavranmıştır. Toplumun hak, hukuk ve adalet arayışı, eşitlik, özgürlük ve insanca yaşama özlemi mutlaka galip gelecektir.
Siyasi iktidar, bu hukuksuzluğa derhal son vermeli, yarattığı tahribat daha fazla derinleşmeden seçim kararı almalı, sandığı halkın önüne koymalıdır. Demokrasilerde istifa müessesesinin işletilmesinin erdem olduğu hatırlanmalıdır.
Unutulmamalıdır ki toplum üzerinde baskı kuran, şiddet uygulayan ve toplumu kendine tabi kılan tüm yönetimler eninde sonunda tarihin çöplüğünde yerini almıştır.
Bugün hukuksuzluktan, sömürüden, baskı ve şiddet politikalarından beslenenlere karşı tek çıkış yolu; ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana demokratik yarınları için dayanışmayı ve mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!