Hayri Gür Spor Salonu’nda gerçekleştirilen törene Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, eşi seher Erbaş, Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, eşi Güllühan Yıldırım, Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu, İl Müftüsü Selami Aydın, siyasi parti temsilcileri, İl Parotokolü, hafızlar ve vatandaşlar katıldı.
Buradaki konuşmasında Vali Yıldırım, “Mevlid-i Nebi Haftası ve 1461 Hafız Toplu İcazet Merasimi vesilesiyle başta Sayın Diyanet İşleri Başkanımızı ve siz kıymetli misafirlerimizi kadim şehrimizde, ağırlamış olmaktan büyük bir bahtiyarlık duymaktayım. Bu muhabbet ikliminde gönüllerimizi buluşturan herkese ve programımıza teşrif eden sizlere şahsım ve tüm Trabzonlu hemşehrilerim adına şükranlarımı sunuyor, Mevlid-i Nebi Haftası’nın hayırlara vesile olmasını, bereketli geçmesini Rabb’imden niyaz ediyorum.
Bugün Yüce Yaradana bizleri adı güzel, kendi güzel Muhammed Aleyhissalatu Vesselam’ın dünyaya vasıl oluşunun bir sene-i devriyesine daha ulaştırdığı için hamd ediyoruz.
Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam, emin kişiliği, sade yaşantısıyla, edep ve hayasıyla, insana ait değerli her ne varsa onu kalbinde ve benliğinde müşahhas hale getirmiş örnek bir şahsiyetti. Hazreti Peygamber Aleyhissalatu Vesselam bir yetim ve öksüz olarak, en çok da yetim ve öksüzlerin, en çok da çocukların Peygamberiydi. Cömertlik, tevazu, muhabbet, uhuvvet, cesaret, ahlak, şefkat, merhamet, adalet, anne-babaya hürmet gibi insanın özüne ait bütün iyi hasretleri bize hep sevgililer sevgilisi Peygamberimiz öğretti.
Onu gönlümüzde böylesine diri tutan aslında Rabb’inden getirdiği risalete duyduğumuz ihtiyaçtır. O şifayı taşıyan elçi, o fırtınalı denizin feneri, o kaybolduğumuz girdabın pusulasıdır. Ezilen, zulüm gören, acı içinde kıvranan insanlığın muhtaç olduğu merhamettir. Adalettir, şefkattir. O, Hz. Muhammed’dir. O, kızlarını gömen, tanrılarını yiyen bir toplumu asr-ı saadet toplumuna döndüren bir büyük rehberdir. Mekke’de İslam devleti kurulduğunda yani o müminlerin peygamberi ve devlet başkanı olduğunda yani dünyalık bütün yetki ve makamı elinde bulundurduğu halde bir kuru hasır üzerinde uyuyandır. O Hz. Ömer’e "İstemez misin ey Ömer, bu dünya onların, ahiret bizim olsun.” diyendir. Kendisinden utanıp çekinen bir bedeviye, “Rahat ol kardeşim! Ben de senin gibi kuru et yiyen bir kadının oğluyum.” diyendir. Davasından vazgeçmesi için mal ve mevki teklif edildiğinde gözyaşları çöl kumlarına süzülürken "Bir elime güneşi, bir elime ayı verseniz ben davamdan vazgeçmem.” diyendir. O inançtır, kararlılıktır, mücadeledir.
Bugün ne yazık ki insanlığın hiç olmadığı kadar O kutlu elçinin getirdiği mesajı anlamaya ve yaşamaya ihtiyacı vardır. Onun reçetesi emsalsizdir, zamansızdır, aşımsızdır. Onun reçetesi Kuran’dır. Gelin onu anlayalım, getirdiği mesajı Allah’ın bize gönderdiği mektubu okuyalım. Yoksa insanlık bu karanlıktan çıkamayacaktır. Resulallah’ın hayatında Kur’an’ın nasıl hayat bulduğunu yani sünneti öğrenelim. Onun gibi yaşamaya en azından niyet edelim ki, seni sevdik ve anladık, getirdiklerine inandık, elimizden geleni yaptık demeye yüzümüz olsun. Açtığın yolda birkaç adım da biz attık, demeye yüzümüz olsun.
O kutlu Nebi “İnsanlar içinde Allah’ın en sevdiği kimse, kötülükleri terk edip, iyiliklere yönelen gençtir.” diyerek, bizlere doğru yolu göstermektedir. Allah’ın kelamını öğrenerek kendini bu yola adayan insan kendini kötülüklerden koruyarak doğruya, iyiye yönelmiş olacaktır. İşte bizler bugün, burada bu doğru yolu kendine düstur edinmiş 1461 hafızımızın icazeti ile onların bu kutlu yolcuğuna şahitlik edeceğiz. Ne büyük bir şereftir Allah’ın sözünün, kişinin hayatında yer etmesi, onunla hemhal olarak bir ömür yaşayabilmesi.
Bu kadim şehir de, kendini bu yola adamış Fatih Sultan Mehmet Han’ın yüce Allah ve Peygamber sevgisi ile bizlere yar olmuş bir şehirdir. Sara Hatun'la birlikte Bulgar Dağı'nı aşıp, Trabzon seferine devam eden Sultan, dağı geçerken birçok yerde atından inip, yürümüş, çokça zahmet çekmiştir. Sara Hatun, bu durum üzerine "Hey oğul! Bir Trabzon için bunca zahmet çekmek nedir?" diye sorunca, Fatih "Ana bu zahmetler İslam dini yolunadır ki; Ahiret’te Allah'ın karşısına çıkınca utanmayalım.’ diyedir. Zira bizim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer biz zahmete katlanmazsak bize gazi demek yalan olur." diye cevap vermiştir.
İşte bugün bizleri burada bir araya getiren bu çok kıymetli Hafızlarımız, Fatih’in de bu emeli ve onun bu şehri fethettiği 1461 yılı ile müsemma çok kutlu bir yolda devam etmiş olacaklardır. Trabzon’un fetih tarihi kadar olan hafızlarımızın şu eşsiz görüntüleri gönülleri fethetti. Hafızlarımıza Kuranî bir hayat diliyorum. Kendilerini tebrik ediyorum, anne ve babaları tebrik ediyorum. Hafızlık sevdası ilk anne babanın gönlüne düşmüştür, cennette kendilerine taç takılacak muştusu bu zorlu sürecin müjdesidir. Öğretmenlerini tebrik ediyorum, muvaffakiyetler diliyorum. Sizler bu yolda yürürken Peygamber Efendimize ilk inen sureler arasında olan Müzzemmil ve Müddessir surelerinin ana mesajında olduğu gibi “Yükü yüklenecek ve güzellikleri yaymak için çalışacak ve yürüyeceksiniz. Engeller karşısında Allah’a sığınacaksınız. Allah sizi yalnız bırakmaz. “Millet ne der” diye değil, “Allah ne der?” diye düşünecek ve Allah yolunda, Peygamber yolunda devam edeceksiniz. Hayatına vahiy dokunan Müslüman boş duramaz. Hayatına vahiy dokunan Müslüman öğrenmekten geri duramaz, her daim daha da ileri ukdesi ile yaşar. Peygamber Efendimizi ayağa kaldıran vahyin sesiydi. Vahiy ile muhatap olunca, hakikatin sesini duymaya başlayınca, yerinde duramadı, duramazdı da. Sizler de bu ses ile yerinizde durmayınız. Bakın size ne güzel sesleniyor o kutlu Nebi “İki günü eşit olan zarardadır.”
Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, dünyayı nurla aydınlatan Nebi’nin güzel doğumunun yıl dönümüne erişmeyi bizlere nasip ettiği için Rabbimize bir kez daha hamd ediyorum.
1461 Hafızımızın icazetine şahit olmanın mutluluğu ve onuru ile Hazreti Peygamberi, Ehlibeytini, ashabını bir kez daha selam ve salat ile yâd ediyor, şefaatine nail olmayı diliyorum. Sayın Diyanet İşleri Başkanımıza da bu anlamlı günde bizleri yalnız bırakmadıkları için şahsım ve tüm misafirlerimiz adına tekrar şükranlarımı sunuyorum” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Han'ın fethettiği, Yavuz Sultan Selim Han'ın yönettiği, Kanuni Sultan Süleyman Han'ın doğduğu bu şehirde bulunmaktan dolayısı çok mutluyum. Mevlid-i Nebi Haftası tüm insanlık için hayırlara vesile olsun. Ne mutlu bize ki Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in ümmetiyiz. Bizim için en büyük nimet Müslüman olmuş olmamızdır.
Hafızlığını tamamlayan kardeşlerimize hafızlıkları hayırlı olsun. Sizler yürüyen Kur’an’sınız. Siz Kur'an-ı korursanız o da sizi korur. Siz Kur'an'a göre yaşarsanız öldükten sonra size şefaat eder. İstiyoruz ki müftülerimiz, hocalarımız, tefsircilerimiz, hadisçilerimiz, kelamcılarımız hafız olsun. Sizlerden çok kitap okumanızı istiyoruz. Her kitap Kur'an-ı daha iyi anlamak için okunur bunu bilin. Hafızlarımızın sayısının artmasını diliyor sizleri tebrik ediyorum. Onlara destek veren başta hocalarımızı ve ailelerinden Allah razı olsun."dedi.
Erbaş "Kur'an-ı anlamak için okuruz. Onun için Kur'an-ı anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğiz. Beşerin derdine derman olacağız." diyen Erbaş, Allah'ın kitabına ve Resulün sünnetine sahip çıkacağız." diyerek sözlerini tamamladı.
Programın sonunda hafızlığını tamamlayan öğrencilere icazet belgeleri Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ve Vali Yıldırım tarafından verildi.