banner375

BAŞKAN PEHLİVAN

BAŞKAN PEHLİVAN

Fındık “M.Ö. 2838 yıllarında Çin'de yetiştiriciliğinin yapılan fındığın, Tanrı’nın insanlara ihsan eylediği beş kutsal meyveden birisi olduğu bildirilmektedir.” Milattan önceye dayanan geçmişinde bu kadar değersiz ve üreticisini umutsuz, çaresiz ve belirsizlik içerisinde bırakmadı.

Fındık Karadeniz bölge halkının önemli bir kısmının geçim kaynağıdır. Aynı zamanda fındığın sosyal boyutu da oldukça önemlidir. Üretim alanı Düzce’den, Artvin’e, Trabzon’dan, Gümüşhane, Tokat’a kadar 16 ilde 123 ilçede ve 3200 köyde 720 bin hektar alanda 500 bin çiftçi ile her yıl Dünyanın fındık ve mamulleri ihracatına konu olan fındığın yaklaşık % 75’i ülkemizden karşılanmaktadır. Üretici, tüccar, fabrikalar ve ihracatçıları da hesaba katarsak direk ve dolaylı olarak 5 milyondan fazla kişiyi ilgilendirmektedir. Bu kadar geniş bir etki alanına sahip olan fındık politikalar oluşturulurken çok daha hassas davranılmalı. Ülkemizde yetişen fındığın kalitesi ve aroması bakımından tartışmasız Dünya’da olmazsa olamaz kalitesinin değerini bilerek stratejilerimizi bu realite doğrultusunda yapmalıyız.

Üreticilerimizin çok fazla talebi yok. Sadece istenen; üretim maliyetinin üzerine yaşam payının koyularak çiftçinin alın terinin karşılığını alacağı taban fiyatının açıklanması ve aracıların ise bu taban fiyatın altında fındık almasının önüne geçilmesidir. Aksi takdirde üretici bu ekonomik koşullarda mağdur olup zarar edecek, üretimden kopacak Kaybeden bütün paydaşlar ve hepsinden önemlisi ülkemiz olacaktır. 

Bugün yapılması gereken çitçiye çeşitli söylemler ile ayar vermek değil, üreticinin alın terinin karşılığını almasını sağlamaktır. Bunun yolu da çiftçinin malını ucuza kapatmak değildir. Fındığın gerçek değerini bulacak piyasa şartlarının oluşturulmasıdır.

Öncelikle yapılması gereken fındık alımının Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) üzerinden değil Devletin fındık üreticisinin örgütü olan Fiskobirlik üzerinden alım politikası oluşturarak üreticilerin tekelleşmeye karşı korunmasını sağlamaktadır. 90 yıllık tecrübeye sahip, kendi entegre tesislerinde ürünü işleyen ve aracı kullanmadan fındığı dış pazara sunma kabiliyeti olan ve Dünyada marka değeri yüksek Fiskobirlik gibi bir kurum var. Fındık fiyatına ayar verecek olan güçlü Devlet destekli alım politikası ile Fiskobirlik’tir. TMO ise almış olduğu fındığı üzerine 

belli bir kar koyarak satacağı yer yine üreticiye ayak oyunları yapan büyük aktörler. TMO satış yapmış olduğu dönemde ise fındık fiyatlarındaki düşmelerden çiftçiler inanılmaz zararlar etmektedir. 

Fındık tarımının sürdürülebilir olması için olmazsa olmaz olan, Fiskobirlik’in işlevsel hale getirilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması ve rekabet kurulunun sahada olmasıdır.   

Karadeniz’in olmazsa olmaz tarım ürünü fındığın belirsizlik içerisinde olması kabul edilemez. Geçtiğimiz yıla göre verimin yüksek olması beklenen bu yıl, fındık üreticisi umutsuz, çaresizlik ve belirsizlik içerisinde beklemektedir. En kısa zamanda belirlenen 120 TL maliyetin üzerine %30’luk yaşam payı ilave edilerek üreticiyi memnun edecek 170 TL taban fiyat belirlenmesi gerekmektedir. 

Aksi durumda çiftçi alın terinin karşılığını alamadığı ve hatta zarar ettiğinde üretimden kopmakta, fındık bahçesine inmemekte, gübreleme budama ilaçlama işlemlerini yapmamaktadır. Bu durum üretim verim ve kalite kaybına neden olmaktadır. Dolayısıyla ülkemiz için Milli servet kaybı ortaya çıkmaktadır.

Her yıl olduğu gibi son günlerde Pembe dizilerdeki senaryolar yine yeniden dönmeye başladı. Ne acı ki üretici üç veya beş aktörün belirleyeceği alım şartlarına boyun eğmek zorunda kalıyor. Bu tekeller fiyat açıklamadığı için piyasada bir belirsizlik söz konusu. Büyük aktörler piyasaya; Dünyada ürün bol, randıman düşük, elimizde yeterince fındık var, işinize gelirse satın gibi birçok senaryolarla ve döviz hareketleri takip ediliyor. Her zaman olduğu gibi üreticiye hala ayar vermeye çalışılıyor.

Sadece işi üreticinin ürettiğinden aracılık yaparak para kazanmak olan kurumların, üreticinin ne zor şartlarda üretim yaptığına bakmadan, kendi firmalarının sürdürülebilirliğine odaklanan ticari işletmelerden ve örgütlerinden bundan fazlasını beklemek zaten olmazdı. Sizler o süslü ve konforlu salonlarda makamlarda otururken, üretici zor doğa koşullarında fındık bahçesinde bin bir emekle sizin için konforunuzun devam etmesi için üretime devam ettiğini unutmayın! 

Tek taraflı kazan kazan olur ise, bu sürdürülebilir bir üretim modeli olamaz. Üretici kazanç sağlayamazsa üretimi bırakır, ihracatçı da satacak ürün bulamaz. Sonuç; herkes kaybeder!!! 

89 yıl önce,10 Ekim 1935 yılında 1.Milli Fındık Şurası İlk Milli  ürün olarak ilan edilen ve çok önemli  tarım ürünü olduğunu ortaya koyulmuştur. Konunun önemine binaen dönemim Ekonomi Bakanı Celal BAYAR’ın Başkanlığında yapılan 1. Fındık Şurasında alınan kararların yarısını bu zamana kadar uygulayabilseydik şu an biz fındık sorunlarını konuşuyor olmayacaktık.

Dünya fındık piyasasının %75 ine hükmettiğimiz ve 5 milyon insanımızın içerisinde olduğu Fındık yabancı tekellere bırakılacak bir ürün değildir. Fındık üreticileri kaderine mahkûm edilmesin. Acilen TBMM’de, iktidarı ve muhalefeti ile birlikte Milli Ürün olmanın bütün şartlarını taşıyan fındığı Milli ve stratejik ürün kapsamına alınmasının mimarı sizler olun.

Arif Arslan

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER