TAKSİM TARİHSEL VE HUKUKİ OLARAK 1 MAYIS ALANIDIR VE OLMAYA DEVAM EDECEKTİR!
2024 1 Mayıs’ında bu ülkeyi yönetenler Anayasa’yı, yasaları ve mahkeme kararlarını bir kez daha ayaklar altına aldılar. İktidar olmanın “kudretine” sığınarak SUÇ İŞLEDİLER!
Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğu gerçeği Anayasa Mahkemesi kararları ile tescillenmişken emekçilerin ve halkın yasal ve anayasal hakları engellenerek Taksim Alanında bayram kutlamaları engellenmiştir. Siyasi iktidarın unuttuğu gerçek, kapatılan yolların ülke demokrasisine çıktığıdır.
1 Mayıs sonrası adeta bir sürek avı biçiminde gerçekleştirilen gözaltı ve sonrasındaki tutuklamalar iktidarın emeğe ve emekçilere bakışını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Milyonlarca emekliye açlık sınırının altında ücreti reva gören, açlık sınırında asgari ücreti olağan ücret haline getiren, alınmayan önlemler yüzünden iş cinayetlerinde işçilerin yaşamını yitirmesine yol açan, halkın yaşadığı sömürü ve yoksulluğun sorumlusu iktidar, TAKSİM’de emekçilerin taleplerini haykırmasına tahammül edememiştir.
İktidarın 1 Mayıs’ı yasaklama ısrarı ve ardından gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamaların amacı gerçek suçluyu gizlemek ve Anayasal düzene karşı ciddi bir suçu örtbas etmektir. Bizzat kendi iktidarlarının yarattığı açlığı, yoksulluğu, güvencesizliği gizlemek için bizleri ablukaya almak istemektedir. Bir kez daha tekrar ediyoruz: baskıyla, yasakla, kolluk gücüyle tarihsel ve hukuki hakikati değiştiremezsiniz. Taksim 1 Mayıs alanıdır ve olmaya devam edecektir!
Taksim için mücadele etmek demokratik bir haktır ve meşrudur. İstanbul'da 1 Mayıs günü işlenen bir suçtan bahsedilecekse eğer bu, başta Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını hiçe saymak, demokratik hakkın kullanımını zor kullanarak engellemek ve hukuk tanımaz keyfi operasyonlar yapmaktır.
Ülkemizi sömürü cehennemine çeviren bu iktidarın, emekçilere saldırarak yoksulluğa karşı ortak mücadelemizi atalete uğratmasına izin vermeyeceğiz. Her alanda ortak mücadelemizi inadına yükselteceğiz. 1 Mayıs gerekçesiyle yapılan gözaltı ve tutuklamalar derhal serbest bırakılmalıdır.
ÖĞRETMENE ŞİDDET, BİR ARKADAŞIMIZI DAHA ARAMIZDAN ALDI!
İSTANBUL EYÜP’TE EMEKLİ ÖĞRETMEN İBRAHİM OKTUGAN, ÇALIŞTIĞI OKULDA ÖĞRENCİ SALDIRISI SONUCU HAYATINI KAYBETTİ.
BU CİNAYETİN SORUMLUSU, ÖĞRETMENİ DEĞERSİZLEŞTİRİP HEDEF HALİNE GETİREN EĞİTİM SİSTEMİDİR!
İstanbul’un Eyüp ilçesinde bulunan özel bir okulda müdür olarak görev yapan emekli öğretmen İbrahim Oktugan’ın bir öğrencisi tarafından öldürülmesi hepimizi derinden üzmüştür.
Toplum olarak hayatımızın her aşamasında evde, sokakta, iş yerlerinde her gün karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusu, okullarımızı da sarmalamış, eğitim emekçilerini de şiddetin hedefi haline getirmiştir. Son olarak dün İstanbul’da yaşandığı gibi ölümle sonuçlanan ağır sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Türkiye’nin her yerinde eğitim kurumlarında birbirine benzer şekillerde eğitim emekçilerini hedef alan şiddet olaylarının yaşanması, şiddetin arkasındaki nedenlerin ortaya çıkarılmasını, eğitim kurumlarında eğitim emekçilerinin can güvenliğinin sağlanmasını gerektirmektedir.
Yaşanan bu şiddet olayları adeta bir bakanlık politikasına dönüştürülen eğitim emekçilerinin itibarsızlaştırılmasından ayrı düşünülemez.
Bugün bir eğitim emekçisini hayattan koparan ne basit bir öfke krizi ne failin öğrenci ya da veli oluşu, ne de öğrencinin uyruğu ile ilgilidir. Bizzat bakanın yaptığı açıklamalarla eğitim sisteminin tüm başarısızlığının nedeni olarak öğretmenlerin gösterilmesi, CİMER uygulamasının velilerin elinde bir sopaya dönüştürülmesi, MEB’in eğitimde yaşanan tüm sorunlara çözüm üretmek yerine öğretmeni ve idarecileri veli ve öğrenci karşısında tek muhatap olarak bırakması, bugün yaşananlara zemin oluşturmuştur.
Okullarda yaşanan şiddetin ve öğretmenlere yönelik saldırıların önlenebilmesi, öncelikle her fırsatta öğretmenleri, eğitim emekçilerini hedef haline getiren politika ve uygulamalara son verilmesinden geçmektedir. Okulda şiddet olaylarının durması için Milli Eğitim Bakanlığını acilen harekete geçmeye ve önlem almaya çağırıyoruz.
Yıllardır yaptığımız tüm uyarılara rağmen alınmayan önlemler nedeniyle dün 40 yılını çocukların eğitimine adamış bir öğretmen arkadaşımızı, maalesef bakanlığın ideolojik örgütlenme alanına çevirdiği, yapboz tahtasına dönüştürdüğü eğitim politikalarının sonucu olarak kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşıyor, İbrahim Oktuganöğretmenimizin ailesi başta olmak üzere tüm meslektaşlarımıza ve eğitim camiasına başsağlığı diliyoruz.
Eğitim Sen 10 Mayıs Cuma günü ülke genelinde öğretmene yönelik şiddeti ve itibarsızlaştırma politikalarını protesto etmek için “İŞ BIRAKMA” kararı almış bulunmaktadır. Tüm eğitim emekçilerini ve halkımızı öğretmenlik mesleğinin değersizleştirilip itibarsızlaştırılması ve eğitimcilere yöneliş şiddet konusunda birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.