İYİ Parti teşkilatları olarak, basın açıklaması

İYİ Parti teşkilatları olarak, basın açıklaması

İYİ Parti teşkilatları olarak, basın açıklamamıza, alınan yargı kararını uygulama konusundaki kararlılığımızı ve haklı talebimizi dile getirmek adına, hep birlikte ANDIMIZ’ıokuyarak başlatıyoruz.

Türk'üm, Doğruyum, Çalışkanım,

İlkem: küçüklerimi korumak,

büyüklerimi saymak,

yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda,

gösterdiğin hedefe

durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türk'üm diyene!

Saygıdeğer kamuoyu,

2023-24 Eğitim Öğretim Yılı, bugün çalan ilkders zili ile başladı. Eğitim politikalarını önceleyen ve Cumhuriyet değerlerimizi, ülkemizin bekası için her daim içselleştiren İYİ Parti mensupları olarak, bugün tıpkı burada olduğu gibi 81 ilimizde eş zamanlı olarak sahalardayız, alanlardayız, karşınızdayız.

Geçtiğimiz yıl, 15 milyon 839 bin 140 öğrenciresmî, 1 milyon 578 bin 233 öğrenci özel ve 1 milyon 738 bin 198 öğrenci de açık öğretim kurumlarında eğitim gördü. Resmî okullardaeğitim görenlerin 8 milyon 147 bin 339'u erkek,7 milyon 691 bin 801'i kız öğrencilerden oluştu.

Milli Eğitim Bakanlığının İstatistiklerine göreTürkiye'de toplam 70 bin 383 eğitim kurumuiçinde devlete ait okul sayısı 56 bin 200. Özelokulların sayısı ise 14 bin 124. Henüz resmirakamlar netleşmedi fakat bu eğitim öğretimyılında bu rakamlar muhtemelen bir hayli daha artacak.

Ebeveynleri de dahil ettiğimizde toplumumuzun önemli bir kesimini ilgilendiren eğitim konusu, söz konusu rakamsal veriler ışığında en önemli sorunlarımızın başında gelmektedir.

Pek çok konuda olduğu gibi eğitim politikalarında da ipin ucunun kaçırıldığına, toplumsal değerlerimizin özümsenmesiyle ilgili hassasiyetlerin eğitimde de terk edildiğine üzülerek tanık oluyoruz.

 

Türk Milletinin duyarlılıklarının ötesinde, artıkayan beyan belli olan ve iyiden iyiye açığa çıkan bir gizli ajandada yazılı olanların, yasa ve yönetmelikler de hiçe sayılarak eğitimde de uygulamaya konulmasıyla somutlaştığını maalesef gözlemliyoruz.

Yeni kuşakların, Anayasamızda da öngörülen;milli ve manevi değerlerinin yanı sıra Atatürkçü, laik, çağdaş ve bilimin ışığında yetiştirilmesi amaç ve hedefinden hızla uzaklaşmakta olduğumuzun, evrensel kriterlerden öte, bir garip ideolojik hedefler doğrultusunda şekillendirilmek istendiğinin farkındayız. 1739 sayılı Milli Eğitim TemelKanunu'na göre eğitim bir uzmanlık alanı veöğretmenlik de bir ihtisas mesleğidir.

Pedagojik formasyonu ve lisans eğitimiolmayan kişilerin değişik adlarla veya kaçak yapılar marifetiyle eğitim vermeye kalkıştıklarını dahi biliyor, bunlara göz yumulduğuna da şahit oluyoruz.

Cumhuriyetin temel niteliklerinden biri Eğitim-Öğretim Birliği'dir ve bu konu, devletimizin varlığının ilelebet korunmasıyla da doğru orantılıdır.

Bilinmelidir ki;

Vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi veya değerler eğitimi adına MEB müfredatı dışında birtakım faaliyetlerde bulunmak, ülkemizdeki eğitim ve öğretim sürecini olumsuz etkiliyor.

Zira bu tür faaliyetlerde bulunan gruplarınhangi müfredata, hangi programa bağlı kaldıkları da meçhuldür ve bu durum oldukça tehlikelidir. Şunu özellikle belirtmek isteriz ki; çağdaş ve modern eğitim ile birlikte, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması her zaman olduğu gibi öncelikli talebimizdir.

Bıkmadan usanmadan, her türlü mecrayı kullanarak

her fırsatta bu talebimizi  haykırıyoruz,  çünkü ülkemizin temel sorunu budur. Bugün de içinde bulunduğumuz eğitim sistemi, ne yazık ki, bireyyetiştirme değil, seçmen yetiştirme üzerine kuruludur.

 

Önce köy enstitülerinin kapatılmasıylabaşlayan ülkemiz eğitimindeki erozyon, son 22 yıl içinde çok sayıdaki köy okullarının kapatılmasıyla da derinleştirildi.

Müfredat düzenlemelerinin Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılarak yapılması, yukarıda sözünü ettiğimiz gizli ajandalı bir kurgunun hayata geçirilmesi amaçlıydı ve Türk eğitim sisteminde bilinçli bir yozlaştırmayı beraberinde getirdi.​Yargı kararına rağmenkeyfi bir uygulama ile Andımız’ın yasaklanmasıdahi Milli Eğitim ideallerimize vurulan en ağırdarbelerden biri olmuştur.

Çocuklarımızın, “Ne mutlu Türküm diyene!” diye haykırmasından rahatsızlık duyanların gerçek niyetinin, kimliksiz birzihniyete sahip, kula kulluk eden bağımlı bireyler yetiştirmek olduğu net biçimde anlaşılmıştır.

Eğitimde temel felsefe, nitelikli eğitimin yolunu açmak, fırsat eşitliğini sağlamak, devletgüvencesiyle parasız eğitime geçiş yolundaçalışmalar yapmak, sonuç itibarı ile liyakat sahibi gençler yetiştirmek olmalıdır.

Geleceğin aydınlık Türkiye’sini kurmanın da insan hak ve hürriyetlerinin egemen olduğu, hukukun tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, adaletin herkesi için tesis edildiği, laik vedemokratik bir ülkede yaşayabilmenin de tekyolu, milli eğitimdeki bu ideallerin hayata geçmesiyle mümkündür.

Türk Eğitim Sistemi’nde; Atatürk ilke ve devrimleri esas olmalı, milli ve manevi hassasiyetler korunup kollanmalı, laik ve bilimsel eğitim ilkelerine uyumlu politikalar üretilmelidir.

Aynı şekilde; devlet denetiminde olması gereken okullarımızda ve öğrenci yurtlarımızda, dar ve sabit gelirli ailelerin çocuklarını ücretsiz yararlandırmaları esas alınmalıdır.

Devletimizin hiçbir biriminin olur vermediği, kaçak tanımlamasıyla tarif edilen sözde eğitim ya da barınma merkezlerine, bırakın müsamaha gösterilmesini, derhal kapatılmalarıyla ilgili işlemler gecikmeksizin yapılmalıdır.

Dernek ve vakıf ağırlıklı eğitim ve yurt merkezlerinin, Türk devleti ve Milletinin duyarlıkları doğrultusunda denetlenmelerisağlanmalı, elbette ki Anayasamızda ve yürürlükteki yasalarımızda ifadesini bulan Türk eğitim sisteminin ilke ve prensiplerine uygunluğu tescil edilmelidir.

Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızda,milli bilincin ve ulusal değerlerimize aidiyet duygusunun güçlenmesi için; yargı kararına rağmen yasaklanan ‘Andımız’ tekrar bütün yurt sathında okutulmaya başlanmalıdır.

Ailelerin belini büken ağır kırtasiye masraflarının yükü devletimiz tarafından sübvanse edilmeli, okul ve derslik sayısının yetersizliği ile sınıf mevcudiyetlerinin aşırı kalabalıklığından kaynaklanan sorunlar giderilmelidir.

Öğretmen açığı, atanamayan öğretmenlereders başı yaptırılmasıyla telafi edilmeli, okulsuz köyler ve taşımalı eğitim sisteminin sancıları ortadan kaldırılmalıdır.

Biliyoruz ki; Türkiye’de İlkokul 4. sınıfların yüzde 40’ı ve 8. sınıfların yüzde 46’sı okula açgidiyor ve tam 1 milyon 358 bin çocuk açlıksınırında bulunuyor. İYİ Parti olarak çocuklarımıza o nedenle okullarda beslenme projesi geliştirmiştik. Şimdi burada İktidara sesleniyoruz; hadi bakalım seçim döneminde, bizden kopya çekerek verdiğiniz ücretsiz yemek sözünü yerine getirin!

Kısacası, öğrencilerimizdeki beslenme sorunlarının üzerine mutlaka ama mutlaka eğilinmeli, sağlıklı ve nitelikli bireyler yetiştirilmesi için eğitimimiz, dünyadaki evrensel kalite standartlarına yükseltilmelidir.

Öğretmenlerin açlık sınırında (özellikle özel okullarda) çalıştırılmalarının önüne geçilmeli,ebeveynlerin üzerindeki maddi manevi ekstrabir yük olan servis çilesine son verilmelidir.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Arif Arslan

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER